Mauthner'in Stirner Analizi

 H. İbrahim Türkdoğan

Image6.gif

J. Habermas: Stirner’in Biricik’i [...] geleceksiz ve geçmişsizdir. O, her an ne ise, tam odur. Sonuç: Biricik mutlak süreksizdir.”

Fritz Mauthner'in Stirner analizinde sorunlu bulduğum başlıca dört konuya değineceğim.


Hegel

Stirner'in, Hegel'in terminolojisinde (ya da daha ihtiyatlı demek gerekirse, bir deli maskesinde) yarı gizli tuttuğu ateizm onun “Biricik”inin bir sonucuydu.” [...] “Stirner'in ifade tarzını, düşüncelerinin alaylı gülen ateizmini bizler için ortaya çıkarmak için Hegel'den arındırmak istiyorum.”

Stirner kendisi yeterince yapmıyor mu bunu? Stirner, dönemin ateistleriyle alay ediyor, evet, ve ateistleri dindar kişiler olarak görüyor. Peki, Stirner'in “ateizmi”, yani sözcük anlamıyla tanrıtanımazlığı, gizli mi? Stirner, kendisine ateist demiyor, hiçbir şey demediği gibi. Mauthner'in de vurguladığı gibi Stirner'in ateizm eleştirisi dönemin en radikal eleştirisidir. Öyleyse, bu eleştiriden “ateist” çıkarsaması açık açık yapılamaz mıydı ki arındırmak gerekecekti, üstelik Hegel'den, onun dilinden?

Bence Stirner'i Hegel'den ya da başka birinden kurtarmaya hiç gerek yok. Stirner, kendisi fazlasıyla yapıyor zaten, şeffaf bir dil ile. Bunu görebilmek için rasyonel bakıştan ayrılmamak yeterlidir. “Biricik'inin bir sonucu olarak” Stirner ateistti, nominalistti, solipsistti, anarşistti, nihilistti vb. ama bunların hiçbiri de değildi. Değildi, çünkü her biri bir ideolojiye dönüşmüştü ya da dönüşecekti, ayrıca hiçbiri Stirner'i yeterince ifade etmemiş olacaktı; sadece geçici olarak öyleydi, nasıl ki her an her şey olabiliyorsa –sabitlenmeden. Stirner, dönemin ateizminin içerik olarak herhangi bir dinden farksız olduğunu ortaya koydu, bu, onu en aydınlanmacı tanrıtanımaz yapmaz mı? Ama ne var ki kavramlar çerçevesinde kendini tanımlamak hiç de Stirner'e uygun değildi, Mauthner'in de çok iyi bildiği gibi.

Hegel'in genel felsefesi ise Stirner'in eserlerinde sadece bir çatı olarak işlev görür. İçerik olarak, ateizm konusunda da, Hegel'den tamamen uzak ve sadece kendi yolunu izleyen, her kavramdan bağımsız bir Biricik. Ayrıca: Stirner'in felsefesinde Hegel diyalektiğinin iskeletini bile bulamayız. Sonuç: Gizli olan hiçbir şey olmadığı gibi gizlilikten kurtarılması gereken hiçbir şey de yok.

Tanrısızlığın Batı'daki tarihini Stirner ile noktalayabilirdim, eğer düşünsel olarak çalışan insanların yaklaşık tümünün özgür düşünceciliği [Freigeisterei] kabul ettiklerinden bu yana özgür düşünceciliğin temel açıdan ne kadar gericileştiği ve sulandığı üzerine okuma yapma gereği duymasaydım.” Bunu söyleyen Mauthner'in yukarıdaki iki tümcesinde bir mantık, dolayısıyla bir argüman göremiyorum.


Feuerbach

Aynı mantıksızca yaklaşımı ve argümansızlığı Feuerbach bağlamında da gözlemlemekteyim.

Stirner'in eseri Feuerbach'ın görkemli bir parodik eleştirisi olarak algılanabilir.”

Bu tümcede sanki Stirner sadece Feuerbach'a karşı yazmış ve sanki “Biricik ve Mülkiyeti” sadece bir Feuerbach parodisiymiş gibi çağrışım yapıyor. “Ateizm ve Batı'daki Tarihi”nde Stirner, Mauthner'in mutlak favorilerinden biridir; ona göre Stirner, ateizmin doruk noktasıdır, daha ötesi yok. Bu konteskte, doğrusu, tek mutlak favorisi Stirner'dir.

Stirner, Feuerbach'ın ateist insanlık-dininin çok ötesine geçiyor, tıpkı tüm metafizik kavramları içeren hayalet öğretisiyle tüm Genç Hegelcilerin tek yanlılığını aştığı gibi. Dahası, materyalist sınırlamalardan muaftır o; ona göre töz ya da madde de bir Tanrı, bir hayalettir. Ve muhtemelen görünürde ait olduğu grubun aktiv çalışmalarından da daha özgür; komünizm, cumhuriyet, her türlü özgürlükler ona göre yine sadece bir hayalettir. Sadece kendi özgürlüğünü istiyor o.” Biricik ve Mülkiyeti'nin (BvM) Mauthner'e göre bir parodi olamayacağı Mauthner'in bu tümcelerinden de anlaşılmaktadır. Düşünsel olarak, “Feuerbach ve Stirner” adlı incelemesinde ve Stirner ile ilgili tüm incelemelerinde BvM'nin bir parodi olabileceğine dair hiçbir argüman yok. Problem, BvM'nin beklenmedik bir radikalliğe sahip oluşudur. Mauthner'i sarsan ve çelişkilere sürükleyen nedenlerden biri budur.

Aynı şüpheyi daha önce Mackay'ın Stirner'in ikinci eşine yolladığı soru listesinde de görüyoruz. Mackay'ın BvM ile baş edemediğini anlayabiliyorum (başka bir çalışmamda bunu incelemiştim). Mackay, Stirner'le cebelleşebilecek düşünsel, felsefi bir güce sahip değildi. Oysa Mauthner, düşünsel olarak Stirner'i pekâlâ çok da yerinde analiz edebiliyor, hatta Stirner'i o döneme kadar en iyi, yani en uygun anlayan kişilerden biridir bence. Ama “parodi” konusunda rasyonel bir gerekçe sun(a)mamakta. Mauthner'in Stirner'le psikolojik bir problemi olduğunu da düşünmüyorum. BvM'nin bu denli radikal oluşunun, beklenmedik felsefi bir gücün kafalarda yaratabileceği şüpheler sonucu oluşan yanlış, yani irrasyonel yaklaşım ve analizler; buna bağlı olarak Mauthner'in yanıldığını söyleyebilirim. Feuerbach ile alay ediyor, evet, Hegel ile de, Bauer ile de, alay etmediği bir kimse ve bir düşünce var mı BvM'de? Pek yok gibi. O alaydır ki birçok düşünürü ciddi krizlere (Marx, Nietzsche vb.) itmiştir.

Son olarak, bence, Mauthner Feuerbach'a, Stirner bağlamında, gerektiğinden fazla değer veriyor; bu durum şuradan da anlaşılmaktadır: “Stirner genelleştirici kesin tanımlamayı (“İnsan”) yadsımasaydı ve ona düşmanca yaklaşmasaydı, fazla abartmadan şu söylenebilirdi – ki bunu kimse henüz fark etmemiştir – : Stirner'in kitabının hedefi öncelikle rakibi Feuerbach'tı.” “Yadsımasaydı”, “yaklaşmasaydı”, şöyle olmasaydı, şöyle olurdu gibisinden spekülasyonlara yer vermesi rasyonel bir tartışmanın dışında kalıyor. Ne yazık ki metninde çeşitli spekülasyonlar mevcut.


Anarşist”

Mauthner de ne yazık ki anarşist betimlemesi konusunda ötekilerden farksızdır; gelişigüzel “anarşist” sözcüğünü kullanıyor; bunda Landauer'in etkisi olabilir ama neticede Mauthner Stirner'e bir anarşizm yüklemiyor! Kitabın “anarşizan” atmosferinden dolayı da söylemiş olabilir; neticede kitabın çeşitli atmosferlerinden dolayı ona “solipsist”, “nihilist” vb. denebilmektedir. Yani bir düşünce sistemi (ideloloji vb.) anlamından daha çok kitabın yansıttığı psikolojik-düşünsel atmosferinden dolayı anlık bir betimleme. Böyle olmasaydı, yani Stirner'in bir “anarşizmi”nin olduğunu düşünseydi, bu konuda bir ineleme sunardı diye düşünüyorum. Diğer taraftan ama bir tümcesinde Stirner'in “temel anarşist düşüncesi” diye söz ediyor; bir anarşizm çağrıştırıyor sanki ama gelişigüzel bir ifadeden başka bir şey değil, yakından baktığımızda: “Biricik”in Feuerbach'ın “İnsanına” kasıtlı olarak karşı olduğunu kabul etmek istemeyenler, Stirner'in temel anarşist düşüncesinin - daha sonraki önemi ne olursa olsun - Feuerbach'ın insanlık dinine ve insanlık âhlakına, kısaca bu türden bir eleştirinin eksikliğine karşı yönelmediğini düşünenlere, her iki kitabı da art arda okumalarını öneririm; her iki kitabı da boşuna okumamış olacaklardır.” Stirner'in anarşizmini temellendiren bir düşünce? Nedir o? Metnin tümünde herhangi bir açıklama yok.

Yukarıda Habermas'tan alıntıladığım tümce tam da buna işaret ediyor. Habermas'ın, Stirner'i yadsımak, düşünsel gücünü küçük düşürmek için kullandığı analitik tümcesini ben tam da bir olumlama olarak algılıyorum. Stirner düşünce dolusudur, ve her bir düşünceden yararlanabilecek bir güce sahiptir, ama onların müptelası olabilecek bir zaafa sahip değildir. Ancak bu şekilde Stirner'e anarşist, nominalist, nihilist vb. denebilir.


Dil ve Biricik Sorunu

Ve Stirner, en azından dinsel dil konusunda nihai ve olağanüstü eleştiriyi uygulayan kişi olabilirdi, ve bize yapacak hiçbir şey bırakmamış olurdu.” Mauthner ilginç bir hata yapıyor, Stirner'i kendisiyle karşılaştırıyor. Mauthner bir dil filozofu olarak sahneye çıktı, Stirner ise Biricik olarak. Dahası yok! Mauthner'in de bildiği gibi Stirner dili kökünden temizleyerek Biricik'i yarattı, sadece dinsel boyutuyla değil, tüm düşünsel boyutuyla. “Farklı düşünmeyi neden son aşamasına kadar götürmeyeyim ki; yani üzerine düşündüğüm nesneyi anlamsızlaştırana, nesnenin hiçleşmesine ve yok olmasına dek? O zaman idrak de son bulur, çünkü ortada idrak edilecek bir şey kalmaz.” Salt bu tümce yeterlidir. Artık ne söylenebilir ki! Dilin imha edildiği bir tümce. Mauthner, kendisini “bilinçli dil eleştirmeni” olarak adlandırıyor yani kasıtlı olarak dile yönelen. Kasıtlı dil eleştirmeni. Stirner'in hiçbir kasıtı yokken dili “kötüye kullanılmışlıktan” kurtarıp Biricik'i sundu. Mauthner kapsamlı bir dil analizi ve eleştirisi sunuyor, tüm çalışması dildir! Kendisini Stirner ile bu konuda karşılaştırması oldukça anlamsız. 

Ve Stirner, en azından dinsel dil konusunda nihai ve olağanüstü eleştiriyi uygulayan kişi olabilirdi, ve bize yapacak hiçbir şey bırakmamış olurdu, eğer Kant sonrası metafiziğin zehiri ona da bulaşmamış olsaydı; neticede o da Biricik'in altında, Ben'inin altında mutlak bir şey anladığı şüphesini uyandırıyor. Stirner, Fichte'nin Ben'iyle yakınlığına kesin bir şekilde karşı çıkmıştır: Fichte mutlak Ben'den söz eder, der, o ise geçici Ben'den. Ancak Biricik'in sofist mi yoksa bizzat - İnsan mı demek olduğu hiçbir dilde ifade edilemiyor; Herşeyi ezip geçen Stirner ile ilgili tüm yanlış anlamalar işte buradan kaynaklanıyor. Bu ise Stirner'den kaynaklanmıyor, bizzat dilden kaynaklanıyor.”

Bu paragraf aslında her şeyi açıklıyor: Mauthner de zorlanıyor Stirner'i anlamakta, üstelik onu en iyi anlayanlardan biridir. Anlıyorum Mauthner'in çelişkili tümcelerini, dil üzerinden Stirner'i anlamaya çalışmak neticede bir çıkmaza sürüklüyor. Bir taraftan Biricik sözcüğünden mutlak bir şey anladığı şüphesini vurguluyor ama bu sadece bir şüphedir, çünkü hemen ardından Fichte bağlamında Biricik'in geçici olduğunu da ekliyor ve sonuç olarak problemin Stirner'den değil, dilden kaynaklandığını açık açık söylüyor. Mauthner'in problemi Stirner değil, dilin kendisidir problem olan. Ve Stirner, dili, anadilini altüst edip Biricik'i resmetti. “Biricik ve Mülkiyeti” bu kontekstte dil eleştirisinin özetidir. Bu, Mauthner'e yetmemiş olabilir ama Mauthner'in devasa çalışmaları da yetmemiş olacak ki, son aşamada dilden kurtulmak gerektiğini ama bu kurtuluşun nasıl olacağını bilmediğini de itiraf etmiştir. Susmak – tek kurtuluş. “Meselemi Hiç'e bıraktım” deyip perdeyi kapatmak susmak değilse, ben de başka bir susmak bilmiyorum. Son söz Stirner'de söylendi, Mauthner son sözü sıfırdan başlatıp geniş kapsamlı dalgalandırdıktan ve kıvrımlandırdıktan sonra susabildi. Susabildi mi? Filozof dilden kurtuluş arar, çünkü dil onun esas – âşkıdır. Mauthner'in mezar taşına kazılı şu tümce dilden kurtuluş arayışının son melankolik sözüdür: “İnsan olmaktan kurtuldu.” Evet, kurtuldu –dil olmaktan. Mauthner'in mezar taşına kazılı şu tümce dilden kurtuluş arayışının son melankolik sözüdür: “İnsan olmaktan kurtuldu.” 

Mauthner Nietzsche bağlamında da garip ya da çelişkili davranıyor. Girmeyeceğim bu konuya ama sadece iki şey söyleyeceğim. Nietzsche'nin Stirner'den “ne aldığı” konusuna “Nietzsche, Stirner'in Plagiyatörü mü” adlı çalışmamda değinmiştim. “İki düşünürün benzerlikleri” konusunda da pek anlaşabildiğimi söyleyemem. Nietzsche üzerinden Stirner'i anlamaya çalıştık, demesi zaten Nietzche'ye bağlılığını ve Stirner çalışmalarında Nietzsche'den kopamadığını kanıtlıyor bence, bu da başka bir şey söylememi gerektirmiyor, en azından bu eleştirimde.


Image6.gif


yukarı
Ana Sayfa