H. İbrahim
Türkdoğan
Giriş Bazı
kapılar içeri açılır fakat dışarı
götürür, bazı kapılar dışarı
açılır fakat
içeri götürür. Hangi kapıdan
girmek istersin? Bilinmeyendir
seni çeken, sen bilinmeyenin
büyüsünde beslenerek
büyümektesin. Bir aşktır
içindeki, yeni bulunmuş, bir tomurcuk, dillenmesini
öğrenen, tatmasına utanan,
umutla ve şüpheyle yeşeren, çekingen, yabani ve
Kendi'ni ürkerek bana yönelten. Yaşlanmış
bir tilkiyim ben, sinsi, Kendi-aramalarında daima harabelere
düşen, harabelerde
nefes alan, kişiliğimin ölü coğrafyasında
acımasızlaşan, ümitsiz ve yüreği
ıssızlaşan, çıkmaz sokağa dönüşen
bilincimde bir ileri bir geri yürüyen ben.
Ben, Hiç'in buradalığıyım; Karanlığın varoluştaki yeriyim,
realist bir
fantezinin intikamına yenildim -ben. Ah, arz etmeseydim seni keşke. Bir
sevgidir içindeki -dokunulmayı
ve
sevmeyi bekleyen, Kendi'yle karşılaşmayı arzeden; bir gelecektir
içindeki -yaşamaya,
yaşanmaya yönelen, geçmişleşmek isteyen. Bir
güç, bir kuvvettir içindeki -seni
geleceğe taşıyan. Viranelerimin aydınlık şarkısı -sen. Aklımın tutsağı olmadım asla ama gönlüme yenildim buradalığım boyunca, hassas yüreğim var biliyorum, masumluğum mu bu yoksa güçsüzlüğüm mü? Tanrısız oluşumdan mı? Tanrıtanımaz olmayışımdan mı? Tanrılı, çaresizliğinden değil midir? Tanrısız, çaresizliğinden değil midir? Bu arada Tanrınıın özellikleri de pek karmaşık, tıpkı onu yaratan insan gibi. Ölebilirim hassaslığımdan, belki ölmek için bir nedenim olmuş olur. Fakat ölümcül olmayan bir şehvetim var. Beni mağaralarımdan güneşe fırlatan. Beni renklendiren, beni bana geri veren. Şehvet-ölüm-hassaslık. Aşk bunları kapsayan mı? Bunların ötesinde mi? Bir filozofun metafizik bir kurgusunda şöyle bir aşk öyküsü vardır: Kadın, kendisine aşık olduğunu ilan eden erkeğe bir elçi yollar ve derki: "Bana aşkını kanıtlasın." Erkek bunu duyar duymaz kalbine bıçak saplar ve çıkarır kalbini, uzatır elçiye. Elçi uzatılan kalbi bir an önce altın kaba koyar ve uzaklaşır. Kadının durumunu düşünmek istemiyorum, düşünemiyorum. Ölüm bilincini tatmayan aşk engellidir, hassaslık ise bir derinliktir fakat zedelenmişliktir aynı zamanda ve şehvetle birleşince yaratma gücü olağanüstüdür.
Labirentler Anadoluya
layık bir evlat olmadım, başka tümceyle: Kalabalığın arasına
çökmedim, ölülerin
ortasına sığınmadım, hukuksal mercilerden daha da keskin ve dehşetli
merci olan
anayurtsal kültürün taşıyıcısı da
olmadım. Kendi çamurumla yoğruldum, kendimi yoğurdum.
Biricikliğimin sönmeyen
bilincidir bu. Cami
köşelerinde Tanrıya sığınanlara toplu intihar teklifinde
bulundum, halkın
kültürü içinde didişen domuzları,
kutsal halkı, büyük halkı,
ölümsüz halkı yani
şu halkı toplu mezara girmesini önerdim, halk sevdasıyla
gözü dönen liderlerin
sersemliğini dağıtmak için kafalarını Pandoranın Kutusu'na
soktum. Halk bir
cinnettir, halk kültürü o cinnetin
yaşantısıdır. Hangi sosyolog bu cinnetten
payını almamıştır? Hangi eleştirmen bu azaba yenik
düşmemiştir? Hangi nihilist
bu cinneti sonlandırabilmiştir? Müslüman, cinnetle cenneti birbirine karıştıran en ahmak kafalardandır. Her müslüman potansiyel bir cinnet kahramanıdır, bir cehennem savaşçısıdır. Tanrıyı var eden her beyin, halkı yücelten her beyin kadar hastadır. Kendimi yüceltmiyorum ancak halkın evladı olacak kadar da alçalmıyorum. Halkın tek başarısı kendini iğdiş edebilmiş olmasıdır. Tümceyi değişik yazıyorum: Halkın tek başarısı: Beyinsel iğdişliğidir. İğdişliğindendir kendini alt guruplara ayırması: Türk/Kürt/Laz/Arap/Karço/Tarka/Sarmoş/Vebe.
Bir
fırtınadır içimdeki -seni
kapsayan; tüm
şiddetine karşın gülümseyebilendir hatta
yüreğinin yansımasıdır kahkahaları, telaşları,
heyecanları, uğultusu ve beraberinde getirdiği sert esen
rüzgarı. Her iğdiş
eylem nihilizmden bir kaçış uğraşıdır; halk ve benzerleri
nihilizmin acımasız
tuzağında hem kendilerini hem de birbirlerini boğazlamaktadırlar. İşte-
bir
fırtınadır içimdeki, beni ve benimkileri koruyan. Ya da:
Biricik olarak
yaşayabilmemin hazzıdır içimdeki fırtına. Aslında topyekun
bir sessizliğim
-ben. Sessizliğimin yansımasıdır içimdeki fırtına: Sana. Oh,
iyi ki arzettim
seni.
Tüm
kapıları geride bıraktım. Kapısız ve açıktayım. Arzettiğim
gibiyim. Ve: Arzettiğimsin.
|