Ontolojik İğdiş ve Aşkın Buradalığı

H. İbrahim Türkdoğan

image6

 

Giriş

Bazı kapılar içeri açılır fakat dışarı götürür, bazı kapılar dışarı açılır fakat içeri götürür. Hangi kapıdan girmek istersin?

Bilinmeyendir seni çeken, sen bilinmeyenin büyüsünde beslenerek büyümektesin. Bir aşktır içindeki, yeni bulunmuş, bir tomurcuk, dillenmesini öğrenen, tatmasına utanan, umutla ve şüpheyle yeşeren, çekingen, yabani ve Kendi'ni ürkerek bana yönelten.

Yaşlanmış bir tilkiyim ben, sinsi, Kendi-aramalarında daima harabelere düşen, harabelerde nefes alan, kişiliğimin ölü coğrafyasında acımasızlaşan, ümitsiz ve yüreği ıssızlaşan, çıkmaz sokağa dönüşen bilincimde bir ileri bir geri yürüyen ben. Ben, Hiç'in buradalığıyım; Karanlığın varoluştaki yeriyim, realist bir fantezinin intikamına yenildim -ben. Ah, arz etmeseydim seni keşke.

Bir sevgidir içindeki  -dokunulmayı ve sevmeyi bekleyen, Kendi'yle karşılaşmayı arzeden; bir gelecektir içindeki -yaşamaya, yaşanmaya yönelen, geçmişleşmek isteyen. Bir güç, bir kuvvettir içindeki -seni geleceğe taşıyan.

Viranelerimin aydınlık şarkısı -sen. Aklımın tutsağı olmadım asla ama gönlüme yenildim buradalığım boyunca, hassas yüreğim var biliyorum, masumluğum mu bu yoksa güçsüzlüğüm mü? Tanrısız oluşumdan mı? Tanrıtanımaz olmayışımdan mı? Tanrılı, çaresizliğinden değil midir? Tanrısız, çaresizliğinden değil midir? Bu arada Tanrınıın özellikleri de pek karmaşık, tıpkı onu yaratan insan gibi. Ölebilirim hassaslığımdan, belki ölmek için bir nedenim olmuş olur. Fakat ölümcül olmayan bir şehvetim var. Beni mağaralarımdan güneşe fırlatan. Beni renklendiren, beni bana geri veren. Şehvet-ölüm-hassaslık. Aşk bunları kapsayan mı? Bunların ötesinde mi? Bir filozofun metafizik bir kurgusunda şöyle bir aşk öyküsü vardır: Kadın, kendisine aşık olduğunu ilan eden erkeğe bir elçi yollar ve derki: "Bana aşkını kanıtlasın." Erkek bunu duyar duymaz kalbine bıçak saplar ve çıkarır kalbini, uzatır elçiye. Elçi uzatılan kalbi bir an önce altın kaba koyar ve uzaklaşır. Kadının durumunu düşünmek istemiyorum, düşünemiyorum. Ölüm bilincini tatmayan aşk engellidir, hassaslık ise bir derinliktir fakat zedelenmişliktir aynı zamanda ve şehvetle birleşince yaratma gücü olağanüstüdür.

image6

Labirentler

Anadoluya layık bir evlat olmadım, başka tümceyle: Kalabalığın arasına çökmedim, ölülerin ortasına sığınmadım, hukuksal mercilerden daha da keskin ve dehşetli merci  olan anayurtsal kültürün taşıyıcısı da olmadım. Kendi çamurumla yoğruldum, kendimi yoğurdum. Biricikliğimin sönmeyen bilincidir bu.

Cami köşelerinde Tanrıya sığınanlara toplu intihar teklifinde bulundum, halkın kültürü içinde didişen domuzları, kutsal halkı, büyük halkı, ölümsüz halkı yani şu halkı toplu mezara girmesini önerdim, halk sevdasıyla gözü dönen liderlerin sersemliğini dağıtmak için kafalarını Pandoranın Kutusu'na soktum. Halk bir cinnettir, halk kültürü o cinnetin yaşantısıdır. Hangi sosyolog bu cinnetten payını almamıştır? Hangi eleştirmen bu azaba yenik düşmemiştir? Hangi nihilist bu cinneti sonlandırabilmiştir?

Müslüman, cinnetle cenneti birbirine karıştıran en ahmak kafalardandır. Her müslüman potansiyel bir cinnet kahramanıdır, bir cehennem savaşçısıdır. Tanrıyı var eden her beyin, halkı yücelten her beyin kadar hastadır. Kendimi yüceltmiyorum ancak halkın evladı olacak kadar da alçalmıyorum. Halkın tek başarısı kendini iğdiş edebilmiş olmasıdır. Tümceyi değişik yazıyorum: Halkın tek başarısı: Beyinsel iğdişliğidir. İğdişliğindendir kendini alt guruplara ayırması: Türk/Kürt/Laz/Arap/Karço/Tarka/Sarmoş/Vebe.

image6


Çıkış

Bir fırtınadır içimdeki  -seni kapsayan; tüm şiddetine karşın gülümseyebilendir hatta yüreğinin yansımasıdır kahkahaları, telaşları, heyecanları, uğultusu ve beraberinde getirdiği sert esen rüzgarı. Her iğdiş eylem nihilizmden bir kaçış uğraşıdır; halk ve benzerleri nihilizmin acımasız tuzağında hem kendilerini hem de birbirlerini boğazlamaktadırlar. İşte- bir fırtınadır içimdeki, beni ve benimkileri koruyan. Ya da: Biricik olarak yaşayabilmemin hazzıdır içimdeki fırtına. Aslında topyekun bir sessizliğim -ben. Sessizliğimin yansımasıdır içimdeki fırtına: Sana. Oh, iyi ki arzettim seni.    

Tüm kapıları geride bıraktım. Kapısız ve açıktayım. Arzettiğim gibiyim. Ve: Arzettiğimsin.

 

yukarı E- Mail Ana Sayfa