satyr

Symplegma of Satyr and Hermaphrodite, Archaeological Park of Pompeii








 

Hermafrodit ile Pan
 

H. İbrahim Türkdoğan

line1.gif


Hermafrodit ile karşılaşmanın bütün ilişkilerden farklı olduğunu ilk anda anlamamıştı Pan. Bu fark Hermafrodit'ten daha çok Pan'ın ona yönelen iç dünyasından kaynaklanıyordu. Ve bunun yansımaları oldukça keyif kemiriciydi bir yandan; Hermafrodit'i bir papatya tomurcuğu ile karşılaştırmasındandır ki keyfinin zaman zaman kaçmasına izin veriyordu; aynı zamanda tomurcuğun patlayıp açılmasını izlemek de psikolojik bir hazdı. O ise kendi doğasının saçılıp yayılmasına izin vereceğine ve güllerini koklayacağına, kendi doğasına hükmetmeye çalışıyordu. Korku derinliktir, uçurumdur, kayboluştur; ve bir korku duygusudur özgürlüğü özlem ışınlarında yansıtan.

Oturdu Hermafrodit, temmuz güneşinin yakıcı ışınlarına dayanamadı, oturdu öğle güneşinin duyumsattığı Varlık kokusu yayan eğri ve bükük bir ağacın eteğine, okyanusun maviliklerine dalarak. Kâbuslar görüyordu, kâbuslarla savaşıyordu Hermafrodit. Reel dünyayı mitolojiye taşıyan rengârenk kâbuslar; gözlerinin önünden ayrılmayan arkaik mağaralar, dinsel cehennem ateşleri, ve karanlık mitolojik figürler teker teker ve tekrar tekrar gelip geçiyordu: Ixion, Tantalos, Sisyphos ve diğerleri. Hiçbiri kahraman değildi bunların, her biri sadece bir kurbandı, birer kayıp, birer kayboluş, huzursuzluğun ümitsiz hâlleridir her biri. Ölmek ne kadar saçmaysa yaşamak da o kadar saçma; tadılmış dürtüler ne kadar bilinen yanılgılarsa, tadılmamış dürtüler de o kadar bilinmeyen yanılgılardır, ama yine de özlemi uyandırır bu dürtüler, bu vazgeçilmez arzular ve şiddetli şehvetler.

Kâbuslarından birinde yeraltına atılmakla cezalandırılan Dumuzi'nin acısı yayılıyordu çevreye. Bir Çoban Tanrısıydı Dumuzi ve şehvetli savaş Tanrıçası İştar'ın sevgilisi. Güzeller güzeli Dumuzi’ye gökyüzü vaat eden İştar, onu yer altına sürgüne yollamaktan da çekinmedi.

Tüm bunları aklından geçiren Hermafrodit, kendine eziyet etmekten kaçınmıyordu. Daha yeni açılan gülün kıvrımlarını ucundan kesebiliyor, kan sıvısının dışarı akması için vücudunda delikler açıyor ve bunun özgün bir düşünür için gerekli olduğunu düşünüyordu. Hermafrodit, Lautréamont gibi kendisini cezalandırmakla Tanrı'yı cezalandırdığını düşünüyordu.

Tüm betimleme, Hermafrodit'in kendi avına yetişememesinin, başka ifadeyle, kendi gölgesi üzerinden atlayamayışının çıkmazıdır. Ama yine de bir başlangıç arıyor, bir Ouroboros tarzı, ve kendi gövdesinden bir parça dişliyor öncelikle ve hücresindeki bin yıllık uykuyu bozguna uğratan bir bilinçle uyanıyor Hermafrodit. Kendi yazgısını eline alarak dişleriyle tırmanışa koyuluyor. Korku özgürlükten beslenir, bunu biliyor Hermafrodit.

İtiraf etmem gerekir ki Hermafrodit, Kadir-i Mutlak'ın hazırladığı gün ışımasının boyutsuz ve amansız bir sızımıdır. Ve bir gizi açıklamam gerekir ki Hermafrodit birçok alanda Pan'dan bir adım ileridedir. Ama bir şey vardı bilmediği Hermafrodit'in. Öncelikle “zevklerin saraylarında ilerlemekten başka bir şey istemeyen parlak gençliğini ona anımsatmaya çalışıyordu Pan. Ama o, Pan'ın sözlerinin bir deri bir kemik ağzından güçlükle çıktığını fark etmiyordu.” Ve Pan'ın yalnızlığının düşüncelerinin sarayı olduğunu bilse de, bu sarayın aynı zamanda onun gençlik rengini kaybetmeye yüz tuttuğu bir sürgün olduğunu da bilmesi gerekirdi.

Hermafrodit, nihayet, bilinmeyen'in hazırladığı gün ışımasının boyutsuz ve amansız bir sızımı olarak harekete geçti. Biricik'in bilincidir bu, Kendi ateşini yakacak, Kendi ateşinde yanacak. Her bir düşüncesi Hiç'te bedenselleşecek olan duyusunun vizyonudur. Animal kokuludur bu Hiç, sınırları biçilmemiştir, mümkün olduğunca belirlenimlerden uzak durulmuştur, yıkıcı ve yaratıcıdır; yaratım biçimleri vizyonlarının alevlerine karışıyor.

Guido'nun başmeleğinden çok daha güzel gençlerle” tanışdığını söyleyen Winckelmann, gün gelir âşık olduğu bir genç tarafından vahşice öldürülür. Gencin adı: Archangeli (başmelek). Guido'nun başmeleğine diyecek yok, ama Pan, Caravaggio'nun melekleriyle dünyasını paylaşmayı sevmişti. Ta ki günün birinde Eros ile Anteros'un, iki Tanrı'nın birleştiği metafizik varlık cisimleşene dek. Ferri'nin bu imgesi Maldoror'un bedeninde birleşen Yeniyetme ile Hermafrodit'ti; Belki de Lautréamont'un kendine dair imgesiydi. Ve aynı zamanda Pan ile Hermafrodit'in Bir vücut oluşuydu. Pan'ın iç dünyasında oluşan imge buydu.

Açtı gözlerini Hermafrodit, uyandı can çekiştiren kâbuslardan. Ve günlerce gölgesinden beslendiği kıyının köşesindeki büyülü ağacın eteğinden kesin bir kararlılıkla kalktı ayağa ve kaybedilen bir dostu yeniden görme özlemiyle yürüdü şiddetli dalgaların arasında beliren benzerine doğru.

İlk kez başını eğdi Pan, de Sade'ın kılıcını anımsayarak, hazla, şehvetle, bu soylu başını bu soylu başmeleğe armağan etmek için. Gel gör ki, okuduğumuz gibi değildir başmelek ruhu; sayfalar arasında ve bir-iki solukta. Okuduğumuz gibi değildir cisimleşen metafizik imge; kanayan acı sayfalar arasında ve uzun soluklu iç çekişlerde. Doğasıyla baş edemeyen başmelek kendine kıymaya hazırdı. Lautréamont, iğnesini kime yönlendireceği konusunda kararsız kalan akrep gibi neticede kendini zehirlemişti. Pan'a gelince, önce kararsız davrandıysa da bir adım sonrasında harekete geçecek ve onunla birlikte öleceğini biliyordu. Ölümcül bir hazla benzerine sıvısını akıtmaktan kaçınmayacaktı. Solungaçları ve dokunaçları bal ve zehirden.

 

line1.gif

yukarı E- Mail Ana Sayfa